Babası, Anadolu kazaskeri Dardağanzâde Hacı Mehmed Emin Efendi, annesi Fatma Zekiye Hanım’dır. Ailesi soyadı kanunundan sonra Arsebük, Arel ve Dardağan soyadları ile devam etmiştir.
İstanbul Vefa’da doğdu. İlk öğrenimine Vefa’daki Taşmektep’te başladı, Şemsülmaârif ve Numûne-i Terakkî mekteplerinde devam etti. Babasının nâib olarak İzmir’e tayin edilmesinden sonra orta öğrenimini oradaki Fransız Koleji’nde yaptı. Bir taraftan da özel olarak İngilizce, Fransızca ve Almanca dersleri alıyordu. Ayrıca İzmir’de başladığı medrese tahsilini, İstanbul’da tamamlayarak İstanbul ruûsunu kazandı. Yüksek tahsilini İstanbul’da Mekteb-i Hukuk-ı Şâhâne’den birincilikle mezun olarak tamamladı (1906).
Daha orta öğrenimi sırasında memuriyet hayatına girdi. Önce Aydın Vilâyeti Mektûbî Kalemi müsevvidi oldu (1895). Sonra İstanbul’da Adliye Nezâreti’nde sırasıyla mütercimlik, Mektûbî Kalemi şifre kâtipliği, mühür ve şifre müdürlüğü ile mektûbî muavinliği görevlerinde bulundu. Bu görevde iken Adliye Nâzırı Abdurrahman Paşa’nın kızı Pâkize Hanım’la evlendi (1907). II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Adliye Nezâreti mektûbî müdürlüğüne terfî etti. Otuz üç günlük Ticâret-i Bahriyye Mahkemesi âzalığından sonra Rumeli-i Şâhâne Vilâyât-ı Selâse adliye müfettişliğine tayin edildi (1 Kasım 1909). 1910’da Washington’da toplanan Milletlerarası Hukuk Kongresi’ne Osmanlı Devleti delegesi olarak katıldı. Bu münasebetle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ni gezerek incelemeler yapma imkânı buldu. Bir müddet sonra tekrar Adliye Nezâreti’nde görev aldı. Buradaki Umûr-ı Cezâiyye müdürlüğü ve müsteşarlık vazifelerinden sonra 1 Mart 1913’te Şûrâ-yı Devlet Nâfia ve Maliye Dairesi âzası oldu. Bir yıl sonra Defter-i Hâkānî nâzırlığına, 1915’te Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi reisliğine getirildi. Aralık 1918’de Şûrâ-yı Devlet’in lağvı üzerine bu görevden ayrıldı. Cumhuriyet’in ilân edildiği günlerde İzmir’e giderek bir avukatlık bürosu açtı ve beş yıl burada kaldı. Bu yıllarda Adliye Vekâleti Ahkâm-ı Şahsiyye Komisyonu’na başkanlık etti, tapu ve kadastro kanununun çıkmasını sağladı. Türk Hukukçular Derneği’ni kurdu. 1943’te İstanbul Belediye Konservatuarı İlmî Kurul reisliğine getirildi ve beş yıl bu görevde kaldı. Bu görevde iken Filarmoni Derneği’ni kurdu. Başkanlıktan ayrıldığı yıl İleri Türk Mûsikisi Konservatuarı Derneği’ni kurdu ve hayatının sonuna kadar bu derneğin başkanlığını yaptı. 6 Mayıs 1955’te Şişli’deki evinde vefat etti. Kabri Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’ndadır.
İlk mûsiki tahsiline İzmir’de on yaşlarında iken mandolin çalarak başladı. Bir süre sonra Şeyh Cemal Efendi’den ud ve Türk mûsikisi dersleri aldı. İstanbul’a döndüğünde bestekâr udî Şekerci Cemil Efendi’den mûsiki bilgisini ilerletti. Ayrıca ney, piyano ve diğer bazı nefesli ve yaylı sazları öğrendi. 1907-1909 yıllarında ünlü besteci ve mûsiki bilgini Edgar Manas’tan armoni, kontrpuan ve füg dersleri aldı. Başta Şeyh Hüseyin Fahreddin Dede olmak üzere çeşitli üstatlardan Türk klasik ve dinî mûsikisi meşketti. Özel mûsiki toplantılarının birinde Dr. Suphi Ezgi ile tanıştı ve onunla hayat boyu sürecek bir mûsiki arkadaşlığına başladı. Dârütta‘lîm-i Mûsikî’nin öğretim kadrosunda yer aldı. Ayrıca çok sesli mûsiki ile de meşgul oldu. Kemençe beşlemesi gibi bir yeniliği gerçekleştirerek soprano, alto, tenor, bas, kontrbas olmak üzere beş ayrı boy kemençe imal ettirdi. Bu sazlar için dörtleme ve beşlemeler besteledi. İstanbul Şehir Umumi Meclisi’nce İstanbul Konservatuvarı Batı Mûsikisi Bölümü’nün düzeltilmesi ve 1926’da kapanan Türk Mûsikisi Bölümü’nün yeniden açılması için büyük yetkilerle İlmî Kurul reisliğine getirildi. Burada Türk mûsikisi nazariyatı ve tarihi dersleri verdi. Türk Mûsikisi İcra Heyeti adıyla bir topluluk kurdu. Konservatuar’ın Batı Mûsikisi Bölümü’nü orta derecede bir Avrupa konservatuarı seviyesine ulaştırdı. Belediye Konservatuarı’ndan ayrıldıktan sonra İleri Türk Mûsikisi Konservatuarı’nı kurdu. 1953’e kadar buradaki derslerine devam etti.
Osmanlı Devleti devrinden başlayarak çok geniş bir mûsiki çevresi ile münasebet kuran Arel’in İstanbul Şişli Küçükbahçe sokağındaki tarihî evinde yapılan mûtat cumartesi toplantıları mûsiki, edebiyat, millî sanat ve kültür konularında akademik sohbet, müzakere ve münazaralara sahne olmuş bir mektep olarak kabul edilebilir. Engin bilgisi yanında ölçülü, ağır başlı, mütevazi şahsiyeti onu birçok öğrenci ve ilim adamının âdeta müracaat makamı haline getirmiştir. Zamanımızda Türk ve Batı mûsikisi alanında yetişmiş belli başlı birçok mûsikişinasın bizzat onun öğretiminden geçtiği veya etrafında teşekkül eden sanat ve kültür halkasında yer aldığı söylenebilir. A. Adnan Saygun, Mesud Cemil, Fahri Kopuz, Ruşen Kam, Kemal Batanay, Veli Kanık, Hasan Ferit Alnar, Kemal İlerici ilk dönem; Lâika Karabey, Ercümend Berker, Haydar Sanal, Burhan Yılmaz Uysal, Yılmaz Öztuna, Cahit Atasoy da ikinci dönem öğrenci grubu içerisinde sayılabilir. İlk dönemde yer alan mûsikişinasların hepsi kendi sahalarında birer değer olarak hizmet gördüler. İçlerinden Adnan Saygun gibi Arel’in görüşlerine zıt istikamette mesleğini geliştirenler de görüldü. İkinci dönem öğrencileri ise Arelcilik akımından ayrılmadan Türk mûsikisi öğretiminde ön planda bazı görevler aldılar….
Haydar Sanal tarafından yazılmıştır. (TDV İslâm Ansiklopedisi internet sitesinden alınmıştır: https://islamansiklopedisi.org.tr/arel-huseyin-sadeddin)
Arşivinde kendisine ait bestelerin yanı sıra fotoğrafları da bulunmaktadır. Fotağraflar Öğr. Gör. Mehmet Bitmez aracılığıyla Arel’in torunu Gökhan Ülgür tarafından bağışlanmıştır.