Müziğe Adanmış Bir Yaşam
Dört kuşak öncesinden Kafkasya’dan göç etmiş ve aslen Çerkes olan Osmanlı aristokrasisine mensup bir ailenin kızı Nudiye Hanımefendi’nin ilk evladı olan Demirhan Altuğ, 1919 yılının 31 Aralık gecesi İstanbul’da dünyaya gelir.
Daha annesinin karnındayken babası Kurmay Yüzbaşı Halit İsmet Beyefendi’nin Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmesiyle yaşama yetim başlayan Demirhan Altuğ’un çocukluğu ve gençliği, anılarında her zaman yer alan Bebek semtinde “Akasyalı Konak” adıyla bilinen evde geçer. Annesinin ud çalmasının yanı sıra Cevdet Çağla’dan keman ve piyano dersleri alması, kendisinin çok erken yaşlarda müzikle tanışmasına sebep olur.
Müziğe ailesinden gelen istekle başlayan Demirhan Bey önceleri piyanoya çok fazla ilgi göstermemiştir. İlkokul ve öncesini Saint Joseph Lisesi’nde okuduktan sonra öğrenimine Saint Benoit Lisesi’nde devam ederken Fransızcayı Türkçeden çok daha iyi konuşması, dedesi Kaptan-ı Derya Sait beyefendi tarafından hoş karşılanmaz ve torununun Boğaziçi Lisesi’nden mezun olmasını ister.
Genç müzisyen adayının piyano çalışmaları ve Liszt ekolüyle tanışması Macar asıllı Mme. Gessa von Heggeyi’den (Geza de Hegyee) müzik dersleri almasıyla başlar. Mme. Heggeyi aynı zamanda besteci Franz Liszt’in öğrencisi ve Osmanlı sarayının baş piyanisti M. Heggeyi’nin eşidir. Demirhan Bey’in müziğe olan sevgisi ve yeteneği lise yıllarında hocası Muhittin Sadak’ın derslerini üstlenmesine sebep olur. Hocasının teşvikiyle İstanbul Belediye Konservatuvarı’na girerek solfej dersleri alır ve kısa bir süre sonra kompozisyon bölümünde Cemal Reşit Rey’le çalışmalarını sürdürür. Derslerdeki başarısıyla devrin Konservatuvar İlmi Kurul Başkanı Hüseyin Saadettin Arel’in dikkatini çeken Demirhan Altuğ’a henüz öğrenciyken Arel tarafından solfej hocalığı verilir ve ardından Cemal Bey’in asistanı olur. Böylece genç müzisyen hem öğrenci hem de hoca konumunda çalışmalarını sürdürür.
Müzik öğreniminin yanı sıra Hukuk Fakültesi’ne devam ederken aldığı bir teklifle Beşiktaş 1. Orta Okulu’nda müzik öğretmenliğine başlar. Cumhuriyetin kuruluş yıllarından sonra İstanbul’da gelişmekte olan eğitimin içinde müzik hocalarına duyulan ihtiyacın artması, genç müzisyeni önce Sarıyer ve İstanbul Kız Lisesi’nde, ardından İnönü Lisesi ve Feyz-i Ati (şimdiki adıyla Işık Lisesi’nde) müzik hocalığına yöneltir ve İstanbul Kız Lisesi’nde ilk müzik korosunu kurar.Müziğin yaşamında önemli bir yer almasıyla Hukuk Fakültesi’ni bırakmak zorunda kalan Demirhan Bey askerliğini yaptıktan sonra konservatuvar hocalığına geri döner ve aynı zamanda yeni açılan İstanbul Radyosu’nda klasik müzik neşriyatını yapılandırmak için Tonmeister olarak çalışmaya başlar.
1953 yılında müzik tarihimizin büyük ustası Cemal Reşit Rey, çok sevdiği ve güvendiği öğrencisine 25 Ekim 1953 günü Taksim Belediye Gazinosu’nda verilen bir konserde bagetini teslim eder. W. A. Mozart’ın “Eine kleine Nacht Musik” serenadını yöneterek ilk kez dinleyicilerin karşısına çıkan Demirhan Altuğ şeflik kariyerine adımını atarak, İstanbul Şehir Orkestrası’nı bir süreliğine hocasıyla birlikte dönüşümlü olarak yönetmeye başlar ve hocasının sahnelerden çekilmesiyle İstanbul Şehir Orkestrası daimi şefi olarak görevine devam eder.
Genç orkestra şefi 1953 yılında Radyoevi’nde tanıştığı klasik müzik diskjokey şefi İnci Varnalı ile yaşamını birleştirir ve Altuğ çiftinin Külethan ve Aslıhan adında iki kızı dünyaya gelir.
1955 yılında şehrin müzik yaşamında eksikliği hissedilen İstanbul Radyosu Yaylı Sazlar ve ayrıca Oda Orkestrası’nı kuran Demirhan Altuğ Haendel, Cimarosa gibi Barok devri bestecilerinin eserlerini aslına sadık kalarak yaylı sazlara uyarlar ve Corelli, Vivaldi, Geminiani, Bach, Telemann, Haydn ve Mozart’ın eserlerini yorumlayarak dinleyicilerle buluşturur. Çalışmalarına Radyo Senfoni Orkestrası şefliğini de ekleyen sanatçının yaylı sazlar için kuartetleri, piyano için prelüdleri ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları şiirinden esinlenerek yazdığı Senfonik Poem adlı yapıtları vardır.
İstanbul Radyosu Senfoni Orkestrası konserlerinde Ergican Saydam, Hülya Saydam, Ayşegül Sarıca, Verda Erman, Gülay Uğurata, Uğurtan Aksel gibi genç yetenekleri solist olarak lanse etmesi Demirhan Altuğ’un müzik yaşamına verdiği değerli hizmetleri arasındadır.
Aynı zamanda İstanbul Şehir Orkestrası’nın da şefliğini yürüten Demirhan Altuğ bir konserinin programına Viyana Valslerini alır. İstanbul’da ilk kez senfonik bir orkestra tarafından seslendirilen Johann Strauss’un eserlerinden oluşan konseri takiben Avusturya Hükümeti tarafından Salzburg Mozarteum Akademisi’nde orkestra şefliği eğitimi için davet edilir. Demirhan Altuğ akademide New York Metropolitan Operası Şefi Erich Leinsdorf, Orkestra Şefi Dr. Robert Wagner, Mozarteum Akademi Şefi Gerhard Wimberger ve Herbert von Karajan’ın öğrencisi olur. (1958)
1959 yılında İstanbul Konservatuvar Müdürü Eşref Antikacı’nın girişimiyle İstanbul’da ilk opera denemesinin orkestra şefliğini üstlenen Demirhan Altuğ İstanbul Şehir Orkestrası’nı operayla tanıştırır. Böylece Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nda 28-29 Mayıs 1959 tarihlerinde yapılan “Deneme Temsilleri” ile İstanbul operasının kuruluş temelleri atılır. Muhsin Ertuğrul ve Aydın Gün’le birlikte çalışarak 1960 yılında Aydın Gün yönetiminde resmen kurulan İstanbul Şehir Operası’nın kurucu şefi olarak yer alır ve 1969 yılına kadar sayısız opera yönetir.
İstanbul Şehir Orkestrası’nın bir kısım üyelerinin emekli olması bazı üyelerin ise İstanbul Operası’nın devlete tabi olmasından sonra, maddi imkanların daha cazip gelmesiyle opera orkestrasına geçmeleri, İstanbul Senfoni Orkestrası’nı çökme raddesine getirir. Yakın meslektaşı Aydın Gün’ün operada kalma teklifine karşılık “Geldiğim yer senfonik orkestradır bu görevimden ayrılmam orkestranın çöküşünü hızlandırmaktan başka bir şey olmayacaktır” diyen Demirhan Altuğ tercihini İstanbul Şehir Orkestrası’ndan yana yapar.
Tchaikovsky, Brahms, Berlioz, Haydn, Wieniawski, Sibelius, Dvorak gibi pek çok bestecinin eserlerini orkestranın repertuvarına katarak getirdiği yeniliklerle tanınan Demirhan Altuğ 1953 yılından itibaren 1984 yılına kadar İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın daimi şefliğini sürdürür. Orkestra şefliği süresince IDSO yurtiçi turnelerinde konserler veren sanatçı CSO’na misafir şef olarak katılımının yanı sıra İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın kuruluşuna ve gelişimine sağladığı katkılarla bu orkestranın tarihinde çok önemli bir yer alır.
1975 yılında Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’nı kurmakla görevlendirilen Ercümend Berker’in teklifi üzerine konservatuvarın Kompozisyon Bölümü Ana Sanat Dalı Başkanı görevini alır, kompozisyon ve armoni hocası olarak Türk müziğinin gelişmesi ve ilerlemesi yönündeki “ kutsal görevim” diye adlandırdığı çalışmalarına devam eder.
Demirhan Altuğ kültür ve sanat değerlerini içinde barındıran bir eğitim anlayışına inanmış bir sanatçıydı. Bu görüşten yola çıkarak müzik yaşamında Mustafa Kemal Atatürk’ün ışığıyla, ülkede yapılanmakta ve gelişmekte olan çoksesli müziğe duyulan ihtiyacın önem ve büyüklüğünün bilincinde, hem orkestra şefi hem de hoca sıfatıyla hizmet verdi.
“İlk misyonum” dediği şeflik hizmetini tamamladıktan sonra Atatürk’ün müzik devrimiyle öngördüğü Türk müziğinin gelişerek evrenselleşmesi fikrini benimseyen sanatçı, Türk Müziği Devlet Konservatuvarı’ndaki görevini “İkinci misyonu” olarak adlandırdı.
50 yıl boyunca yaşamını müziğe adayan ve ülkemizde çoksesli evrensel müziğin gelişmesine ve büyümesine gerek hoca gerekse orkestra şefi olarak hizmet veren Demirhan Altuğ 17 Ağustos 1995 günü ebediyete uğurlanmıştır.
Demirhan Altuğ’ya ait biyografi kızı Aslıhan Altuğ tarafından yazılmıştır.
Arşivinde, sanat ve akademik hayatı boyunca titizlikle arşivlediği, döneminin sanat haberlerini içeren gazete kupürleri ile konserlerine ait efemeralar bulunmaktadır. Ayrıca kendi el yazısı ile notaları ve konser fotoğrafları da arşivinde yer almaktadır. Arşiv, kızı Aslıhan Altuğ tarafından, 2023 yılında kütüphaneye bağışlanmıştır.